İran Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı’nın içinde olduğu helikopter havada kaybolmuş.
İran çaresizce komşusu Türkiye’den yardım istiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir mesaj yayınlıyor ve Türkiye’nin İran’ın yanında ve yardıma hazır olduğunu duyuruyor.
Tam bu sırada Halk TV ekranında akademisyen olduğunu söyleyen bir konuğun ağzından şu sözler dökülüyor: İran’a ne gibi bir yardımınız olabilir ki? Boş bir açıklama. Sizin bizden farklı bildiğiniz bir şey var mı? Mesela Reisi’nin öldüğünü ya da ölmediğini bize aktarabiliyor musunuz? O da yok!
Bu trajikomik ve bir o kadar da acınası küstahlık karşısında moderatör de dayanamıyor. Konuğa “İran açıklama yapmadan Reisi’nin öldüğünü bizim Cumhurbaşkanımız nasıl açıklayabilir” diye çıkışıyor.
Ve bu boş muhabbetten sadece 1-2 saat sonra AKINCI İHA helikopterin enkazına ulaşıyor. Türk İHA’sı 97 dakikada enkazı buluyor. Dünya genelinde milyonlarca insan bu anı dakika dakika takip ediyor.
Türkiye’nin zor günde komşusuna nasıl bir yardımı olabileceği sorusu da cevabını bulmuş oluyor.
Bu ülke ne çektiyse bu kibir abidelerinin boş muhabbetinden çekti.
İçinde bir gram vatan sevgisi olan bu işten gurur duyar. Kafasında ve kalbinde uzay boşluğu kadar büyük boşluklar olan da işte böyle saçmalar…
Suçlu İmamoğlu mu gazeteciler mi?
İmamoğlu’nun yanına 45 gazeteci alarak Roma’ya gitmesi doğal olarak tartışılıyor.
Gazeteci davet edildiği yere “Haber amaçlı’ olma şartıyla gider. Cumhurbaşkanının seyahatleri hariç yol ve konaklama masrafları da genellikle davet eden kuruluş tarafından karşılanır.
Buraya kadar eleştirilecek bir şey yok. Sıkıntı o gezideki bazı gazetecilerin yıllardır “Yandaş” diye etiketledikleri meslektaşlarına haksızca yönelttikleri eleştirilerin tam tersi bir davranış sergilemeleri.
Meğer bu arkadaşlar için kamunun parasıyla ballı gezilere gitmek, lüks otellerde pahalı şaraplar tüketmek etik açıdan hiçbir sorun teşkil etmiyormuş!
Yandaş diye sosyal medya trollerine hedef gösterdikleri gazetecilere attıkları iftiralar hep kendi mahallelerine selam çakmak içinmiş.
Ben bu olayda İmamoğlu’nu sadece pahalı otel tercihi sebebiyle eleştiririm.
Roma’ya işini yapmaya giden gerçek basın emekçilerini ayırarak yazıyorum…
Yoldan çıkmaya bu kadar hazır, pahalı şarap içmek için herkese güzellemeler yapabilen, 40 yıldır kimi güçlü gördülerse ona yanlayan adamları elbette İmamoğlu da kullanmak isteyecektir. Bunda şaşılacak bir şey yok. Sonuçta o da bir siyasetçi.
Efendim bunu kamunun parasıyla yapıyor! O başka bir tartışma.
Asıl üzerinde durulması gereken şey, bu adamların yıllardır “Büyük gazeteci” pozlarıyla ülkede ahkam kesmeleri ve belli bir sosyoloji tarafından bir şey zannediliyor olmaları.
Roma seyahati hepsinin gerçek yüzünü Türkiye’ye gösterdi.
Fena da olmadı hani…